Difference between revisions of "TTMIK 이야기 (Iyagi) 1 - Türkçe"

From Korean Wiki Project
Jump to: navigation, search
(A few corrections on Korean-Turkish translation. Seems like previous one was a second hand translation from English.)
 
Line 8: Line 8:
  
 
최경은 : 네, 석진 씨? (네) 오늘 우리 뭐에 대해서 이야기 할까요?
 
최경은 : 네, 석진 씨? (네) 오늘 우리 뭐에 대해서 이야기 할까요?
<br>Kyeong-eun Choi : Seokjin? (Evet) Bugün ne hakkında konuşacağız?
+
<br>Kyeong-eun Choi : Evet, Seokjin? (Evet) Bugün ne hakkında konuşalım?
  
  
 
진석진 : 네. 오늘은 노약자석에 대해서 한번 얘기해 봐요.
 
진석진 : 네. 오늘은 노약자석에 대해서 한번 얘기해 봐요.
<br>Seokjin Jin : Yea. Bugün engellileri oturmak hakkında konuşacağız.
+
<br>Seokjin Jin : Evet. Bugün engelli koltuğu (ç.n. '노약자석' esasında yaşlı,hasta,vb koltuğu için kullanılan terimdir) hakkında konuşalım.
  
  
 
최경은 : 아... 노약자석.
 
최경은 : 아... 노약자석.
<br>Kyeong-eun Choi : Ah… Engellileri oturtmak mı?
+
<br>Kyeong-eun Choi : Ah… Engelli koltuğu.
  
  
Line 24: Line 24:
  
 
최경은 : 저는 출근할 때 전철도 타고 버스도 타요.
 
최경은 : 저는 출근할 때 전철도 타고 버스도 타요.
<br>Kyeong-eun Choi : İşe gelirken, metro ve otobüs kullanıyorum.
+
<br>Kyeong-eun Choi : İşe gelirken metro ve otobüse biniyorum.
  
  
 
진석진 : 네. 버스 안에 보면 (네) 왠지 좌석 색깔이 다르잖아요.
 
진석진 : 네. 버스 안에 보면 (네) 왠지 좌석 색깔이 다르잖아요.
<br>Seokjin Jin : Yea. Otobüslerin içine baktığında (Yea)farklı renklerde oturaklar olduğunu farkedersin.
+
<br>Seokjin Jin : Evet. Otobüslerin içine bakarsak (Evet)koltukların renkleri farklıdır bilirsin.
  
  
 
최경은 : 네. 그렇죠.
 
최경은 : 네. 그렇죠.
<br>Kyeong-eun Choi : Evet. Öyle.
+
<br>Kyeong-eun Choi : Evet. Öyledir.
  
  
 
진석진 : 버스 안에는 노약자를 위한 자리가 따로 있어요.
 
진석진 : 버스 안에는 노약자를 위한 자리가 따로 있어요.
<br>Seokjin Jin : Otobüslerde engelli vatandaşlar için ayrılmış özel koltuklar vardır.
+
<br>Seokjin Jin : Otobüslerde engelli vatandaşlar için ayrı koltuklar vardır.
  
  
 
최경은 : 네, 맞아요. 그러면 노약자가 뭔데요?
 
최경은 : 네, 맞아요. 그러면 노약자가 뭔데요?
<br>Kyeong-eun Choi : Evet bu doğru. Peki “engelli insanlar” kimler?
+
<br>Kyeong-eun Choi : Evet, doğru. Peki “engelli” nedir?
  
  
 
진석진 : 노약자. 모르세요, 진짜?
 
진석진 : 노약자. 모르세요, 진짜?
<br>Seokjin Jin : Engelli insanlar. Bilmiyor musun, gerçekten?
+
<br>Seokjin Jin : Engelli. Bilmiyor musun, gerçekten?
  
  
 
최경은 : 네. 모르겠는데요. (아... 정말...) 석진 씨가 설명해 주세요.
 
최경은 : 네. 모르겠는데요. (아... 정말...) 석진 씨가 설명해 주세요.
<br>Kyeong-eun Choi : Evet, bilmiyorum. (Ah… sahiden…) Seokjin lütfen açıklar mısın?.
+
<br>Kyeong-eun Choi : Evet, bilmiyorum. (Ah… sahiden…) Seokjin lütfen açıklar mısın?
  
 
진석진 : 네, 알겠습니다. 노약자. 이게 한자로 이루어진 말인데, (네) 제가 아주 쉽게 풀어드릴게요. (네) “노”자는 나이가 들었다는 뜻을 나타냅니다. (아...) 그리고 “약”자는 몸이 약하다는 뜻을 나타내요. (아...) “자”는 놈(놈?) 원래 “놈 자” 자인데 (네) 사람을 나타내죠.
 
진석진 : 네, 알겠습니다. 노약자. 이게 한자로 이루어진 말인데, (네) 제가 아주 쉽게 풀어드릴게요. (네) “노”자는 나이가 들었다는 뜻을 나타냅니다. (아...) 그리고 “약”자는 몸이 약하다는 뜻을 나타내요. (아...) “자”는 놈(놈?) 원래 “놈 자” 자인데 (네) 사람을 나타내죠.
<br>Seokjin Jin : Yea, Tamam. Engelliler. Bu kelimenin aslı Hanja'dan gelmektedir, (Hım) Basitçe açıklayacağım. (Tamam). “노” kelimesinin anlamı '''yaşlı'''. (Ah…). “약” kelimesi '''bedendeki zayıflık''' . (Ah…). “자”, kişi[놈] (insan?[놈?]) Originalde “놈 자” bir kelime grubu. İnsan anlamına gelen.
+
<br>Seokjin Jin : Evet, tamam. Engelli. Bu kelimenin aslı Hanja'dan gelmektedir, (Evet) Basitçe açıklayayım. (Tamam). “노” kelimesinin anlamı '''yaşlı'''. (Ah…). “약” kelimesi '''güçsüzlük''' . (Ah…). “자”, kişi[놈] (kişi?[놈?]) Aslında “놈 자” bir kelime grubu. İnsan anlamına gelen.
  
  
 
최경은 : 아... 그러면 나이 들고 (네) 약한 사람을 말하는 건가요?
 
최경은 : 아... 그러면 나이 들고 (네) 약한 사람을 말하는 건가요?
<br>Kyeong-eun Choi : Yani, o zaman bu kelime yaşlı (evet) ve zayıf insan anlamına gelen bir kelime?
+
<br>Kyeong-eun Choi : Yani, o zaman yaşlı (evet) ve güçsüz insan anlamına mı geliyor?
  
  
 
진석진 : 그렇죠. (그러면) 나이가 들었거나 몸이 약한 사람.
 
진석진 : 그렇죠. (그러면) 나이가 들었거나 몸이 약한 사람.
<br>Seokjin Jin : Evet doğru bildin. (yani) yaşlı veya zayıf, güçsüz insan.
+
<br>Seokjin Jin : Evet doğru. (yani) yaşlı veya bedenen güçsüz insan.
  
  
Line 67: Line 67:
  
 
진석진 : 임산부도 뱃속에 아기가 있으니까 몸이 무겁잖아요.
 
진석진 : 임산부도 뱃속에 아기가 있으니까 몸이 무겁잖아요.
<br>Seokjin Jin : Hamile bayanlar bir can daha taşıdıkları için ağırdırlar.
+
<br>Seokjin Jin : Hamile bayanlar da karnında çocuk olduğundan bedenleri ağırdır bilirsin.
  
  
 
최경은 : 아... 뱃속에 아기가 있는 임신한 사람을 ‘임산부’라고 말하죠? (그렇죠) 임산부도 ‘노약자’에 들어가네요?
 
최경은 : 아... 뱃속에 아기가 있는 임신한 사람을 ‘임산부’라고 말하죠? (그렇죠) 임산부도 ‘노약자’에 들어가네요?
Kyeong-eun Choi : Ah… Yani karınlarında bir can taşıyan bayanlara “hamile” diyoruz? (evet tam olarak) Hamile bayanlarda engelliler grubuna giriyor.
+
Kyeong-eun Choi : Ah… Yani karnında çocuk taşıyan hamile bayana “hamile (ç.n. "임산부" kelimesini kastediyor)” diyoruz? (evet doğru) Hamile bayanlarda engelli grubuna giriyor.
  
  
 
진석진 : 맞아요, 맞아요. (아...) 그런 노약자들이 앉는 자리를 ‘노약자석’이라고 합니다.
 
진석진 : 맞아요, 맞아요. (아...) 그런 노약자들이 앉는 자리를 ‘노약자석’이라고 합니다.
<br>Seokjin Jin : Doğru, öyle. (Ah…) Yani o zaman engelli insanların oturduğu koltuklarda '''engelli koltuğu''' olarak adlandırılıyor.
+
<br>Seokjin Jin : Doğru, doğru. (Ah…) Böyle engellilerin oturduğu koltuklara '''engelli koltuğu''' deniyor.
  
  
 
최경은 : 아... 근데 석진 씨, (네) 버스에만 있는 게 아니라 전철에도 있잖아요.
 
최경은 : 아... 근데 석진 씨, (네) 버스에만 있는 게 아니라 전철에도 있잖아요.
<br>Kyeong-eun Choi : Ah… Peki Seokjin, (Yea) Bunlardan sadece otobüslerde yok ki.
+
<br>Kyeong-eun Choi : Ah… Fakat Seokjin, (Evet) sadece otobüste değil, metroda da var ya.
  
  
 
진석진 : 전철에도 있죠.
 
진석진 : 전철에도 있죠.
<br>Seokjin Jin : Metrolarda da var.
+
<br>Seokjin Jin : Metroda da var tabii.
  
  
 
최경은 : 그렇죠. 전철이랑 버스에 ‘노약자석’이 있죠?
 
최경은 : 그렇죠. 전철이랑 버스에 ‘노약자석’이 있죠?
<br>Kyeong-eun Choi : Haklısın. '''Engelli koltukları''' metro ve otobüslerde de var, değil mi?
+
<br>Kyeong-eun Choi : Doğru. metro ve otobüslerde '''Engelli koltukları''' var, değil mi?
 
+
  
 
진석진 : 네. 대한민국 사람들 중에 지하철을 타 본 사람은 다 아실 거예요.
 
진석진 : 네. 대한민국 사람들 중에 지하철을 타 본 사람은 다 아실 거예요.
<br>Seokjin Jin : Evet. Korede metroyu kullanan herkes bunu bilir.
+
<br>Seokjin Jin : Evet. Kore'de metroyu kullanmış olan herkes bunu bilir herhalde.
  
  
 
최경은 : 네, 맞아요. 석진 씨는 노약자석에 자주 앉아 봤어요?
 
최경은 : 네, 맞아요. 석진 씨는 노약자석에 자주 앉아 봤어요?
<br>Kyeong-eun Choi : Evet, haklısın. Seokjin sen genelde engelli koltuklarına mı oturuyorsun?
+
<br>Kyeong-eun Choi : Evet, doğru. Seokjin, sen engelli koltuğuna çok oturdun mu?
  
  
 
진석진 : 네, 버스는 자주 앉아 봤는데 지하철에서는 못 앉겠더라고요.
 
진석진 : 네, 버스는 자주 앉아 봤는데 지하철에서는 못 앉겠더라고요.
<br>Seokjin Jin : Evet, genelde otobüste oturuyorum, ama farkettim ki metroalarda oturamıyorsun.
+
<br>Seokjin Jin : Evet, otobüste sık sık oturdum, ama farkettim ki metroda oturamıyorsun.
  
 
최경은 : 왜요?
 
최경은 : 왜요?
Line 106: Line 105:
  
 
진석진 : 아... 너무 눈치가 보여요.
 
진석진 : 아... 너무 눈치가 보여요.
<br>Seokjin Jin : Ah… Bu çok uygunsuz.
+
<br>Seokjin Jin : Ah… Çok dikkat çekiyor.
  
  
 
최경은 : 눈치가 보여요? (네) 아... 그래요?
 
최경은 : 눈치가 보여요? (네) 아... 그래요?
<br>Kyeong-eun Choi : Uygunsuz mu? (Evet) Ah… gerçekten mi?
+
<br>Kyeong-eun Choi : Dikkat mı çekiyor? (Evet) Ah… öyle mi?
  
  
 
진석진 : 사람들이 많이 쳐다봐서 (아...) 부끄러울 것 같아요. 저는 아직 안 앉아 봐서 모르겠는데...
 
진석진 : 사람들이 많이 쳐다봐서 (아...) 부끄러울 것 같아요. 저는 아직 안 앉아 봐서 모르겠는데...
<br>Seokjin Jin : İnsanlar çok fazla bakıyorlar yani utanç verici. Gerçi henüz daha denemediğim için bilmiyorum.
+
<br>Seokjin Jin : İnsanlar dik dik bakıyorlar, o yüzden utanırım gibi geliyor. Gerçi daha hiç oturmadığımdan bilemeyeceğim...
  
  
 
최경은 : 근데 진짜 신기한 게 (네) 전철에 아무리 사람이 많아도 (네) 노약자석은 항상 비어 있잖아요.
 
최경은 : 근데 진짜 신기한 게 (네) 전철에 아무리 사람이 많아도 (네) 노약자석은 항상 비어 있잖아요.
<br>Kyeong-eun Choi : Ama gerçekten utanç verici(hım) metrolarda ne kadar kalabalık olursa olsun (evet) her zaman engelli koltukları boştur.
+
<br>Kyeong-eun Choi : Ama gerçekten ilginç olan bir şey de (evet) metro ne kadar kalabalık olursa olsun (evet) engelli koltukları daima boş olur ya.
  
  
 
진석진 : 음... 비어 있거나 아니면 정말 노약자 분들이 앉아 있죠.
 
진석진 : 음... 비어 있거나 아니면 정말 노약자 분들이 앉아 있죠.
<br>Seokjin Jin : Um… Boş ya da gerçekten engelli biri oturuyor olur.
+
<br>Seokjin Jin : Hm… Ya boştur ya da gerçekten engelli birileri oturuyordur.
  
  
 
최경은 : 주로 할머니, (그렇죠) 할아버지들이 앉아 계시죠? (네) 사실 저도 예전에 강남으로 출근을 한 적이 있었는데요. (네) 보통 2호선을 타면 강남으로 가잖아요.
 
최경은 : 주로 할머니, (그렇죠) 할아버지들이 앉아 계시죠? (네) 사실 저도 예전에 강남으로 출근을 한 적이 있었는데요. (네) 보통 2호선을 타면 강남으로 가잖아요.
<br>Kyeong-eun Choi : Çoğunlukla yaşlı teyzeler, (doğru) ve amcalar oturuyor değil mi? (Evet) Esasında, uzun zaman önce, İş için Gangnam'a gidiyordum. (Yea) genellikle Hat 2'yi binerseniz, Gangnam'a ulaşırsınız.
+
<br>Kyeong-eun Choi : Çoğunlukla nineler, (doğru) dedeler oturur değil mi? (Evet) Aslında, uzun zaman önce, için Gangnam'a gidiyordum. (Evet) genellikle Hat 2'ye binip, Gangnam'a gidilir ya.
  
  
 
진석진 : 아……. 그 ‘지옥철’이라고 불리는 2호선이군요.
 
진석진 : 아……. 그 ‘지옥철’이라고 불리는 2호선이군요.
<br>Seokjin Jin : Ah. Şu ‘korkunç metro’ hattı, Hat 2.
+
<br>Seokjin Jin : Ah. Şu ‘cehennem hattı’ denilen Hat 2 demek.
  
  
 
최경은 : 그렇죠. 왜 ‘지옥철’이라고 하죠?
 
최경은 : 그렇죠. 왜 ‘지옥철’이라고 하죠?
<br>Kyeong-eun Choi : Yea evet. Neden korkunç metro hattı diyorsun ki?
+
<br>Kyeong-eun Choi : Evet. Neden cehennem hattı deniyor?
  
  
 
진석진 : 사람이 너무 많죠. 출근 시간 때는.
 
진석진 : 사람이 너무 많죠. 출근 시간 때는.
<br>Seokjin Jin : Çünkü iş saatlerinde çok fazla kalabalık oluyor.
+
<br>Seokjin Jin : Çok kalabalık oluyor. İş saatlerinde.
  
  
 
최경은 : 네. 사람이 너무 많은 지하철. (네) ‘지옥 같은 지하철’이라고 해서 (네, 너무 불편해요) 네, ‘지옥철’이라고 해요. (네) 출근 시간에는 정말 너무 사람이 많아서 제 발이 좀 떠 있는 듯 한 기분이 들 때도 있어요.
 
최경은 : 네. 사람이 너무 많은 지하철. (네) ‘지옥 같은 지하철’이라고 해서 (네, 너무 불편해요) 네, ‘지옥철’이라고 해요. (네) 출근 시간에는 정말 너무 사람이 많아서 제 발이 좀 떠 있는 듯 한 기분이 들 때도 있어요.
<br>Kyeong-eun Choi :Evet, o hat çok kalabalık olur.. (Ever) İnsanlar genelde ‘cehennem gibi bir hat olduğunu söyledikleri için (Yea, çok rahatsız edici) evet, insanlar bu hatta 'cehennem hattı' diyorlar. (Evet) İş saatlerinde o kadar kalabalık oluyor ki bazen süzüldüğümü zannediyorum.
+
<br>Kyeong-eun Choi :Evet, çok kalabalık bir hat. (Evet) 'cehennem gibi bir hat' denildiğinden (Evet, çok rahatsız) evet, 'cehennem hattı' diyorlar. (Evet) İş saatlerinde gerçekten o kadar kalabalık oluyor ki bazen ayaklarım havada süzülüyor gibi hissediyorum.
  
  
Line 150: Line 149:
  
 
최경은 : 네. 사람이 너무 많아서 (네) 서 있는 채로 잘 수도 있어요.
 
최경은 : 네. 사람이 너무 많아서 (네) 서 있는 채로 잘 수도 있어요.
<br>Kyeong-eun Choi : Evet. O kadar çok insan olduğu için (hım) ayakta dikilirken bile uyaklayabiliyorsun.
+
<br>Kyeong-eun Choi : Evet. Çok kalabalık olduğundan (evet) ayakta dikilirken bile uyuklayabiliyorsun.
  
  
 
진석진 : 아... 너무 이제 (네) 사람들이 너무 많으니까.
 
진석진 : 아... 너무 이제 (네) 사람들이 너무 많으니까.
<br>Seokjin Jin : Ah… gerçekten çok fazla (Yea), insan var.
+
<br>Seokjin Jin : Ah… artık çok fazla (evet), kalabalık olduğundan.
  
  
 
최경은 : 네. 꽉 차 있기 때문에 (네) 그런 지옥철에서도 노약자석에는 젊은 사람들은 안 앉죠?
 
최경은 : 네. 꽉 차 있기 때문에 (네) 그런 지옥철에서도 노약자석에는 젊은 사람들은 안 앉죠?
<br>Kyeong-eun Choi :Evet, metronun içi de konserve kutusu gibi dolu olmasına rağmen, gençler engelli koltuklarına oturmazlar değil mi?
+
<br>Kyeong-eun Choi :Evet. Ağzına kadar dolu diye (evet) o cehennem hattında gençler (ç.n. engelli koltuklarına) oturmaz değil mi?
  
  
 
진석진 : 네. 앉으면 안 돼요.
 
진석진 : 네. 앉으면 안 돼요.
<br>Seokjin Jin : Evet, buna izin verilmez.
+
<br>Seokjin Jin : Evet, oturmaları doğru olmaz.
  
  
 
최경은 : 앉으면 어떻게 돼요?
 
최경은 : 앉으면 어떻게 돼요?
<br>Kyeong-eun Choi : Peki otururlarsa ne olur?
+
<br>Kyeong-eun Choi : Otururlarsa ne olur?
  
  
Line 174: Line 173:
  
 
최경은 : 혼나요? (네) 그러면 석진 씨는 안 혼나면 노약자석에 앉을 거예요?
 
최경은 : 혼나요? (네) 그러면 석진 씨는 안 혼나면 노약자석에 앉을 거예요?
<br>Kyeong-eun Choi : Azarlanırlar mı? (evet) Peki Seokjin, azar işitmeyeceğini bilsen yine de oturur musun?
+
<br>Kyeong-eun Choi : Azarlanırlar mı? (evet) Peki Seokjin, azarlanmasan engelli koltuğuna oturur musun?
  
  
 
진석진 : 음... 사람들이 없으면 앉을 수도 있겠죠. 저는 착한 사람이니까, 네, 사람들이 없어도 노약자석은 안 앉아요.
 
진석진 : 음... 사람들이 없으면 앉을 수도 있겠죠. 저는 착한 사람이니까, 네, 사람들이 없어도 노약자석은 안 앉아요.
<br>Seokjin Jin : Um… Eğer kimse yoksa, oturabilirsin sanırım. Ama ben iyi bir insan olduğum için, evet, kimse olmasa bile oturmam.
+
<br>Seokjin Jin : Hm… Kimse yoksa oturabilirim sanırım. Ama ben iyi bir insan olduğum için, evet, kimse olmasa bile engelli koltuğuna oturmam.
  
  
 
최경은 : 아, 그래요?
 
최경은 : 아, 그래요?
<br>Kyeong-eun Choi : Ah, gerçekten mi?
+
<br>Kyeong-eun Choi : Ah, öyle mi?
  
  
 
진석진 : 하지만 가끔 보면, (네) 어린 애들이 앉는 경우도 있어요.
 
진석진 : 하지만 가끔 보면, (네) 어린 애들이 앉는 경우도 있어요.
<br>Seokjin Jin : Ama bazen baktığımda, (Yea) çocukların oturduklarını görüyorum
+
<br>Seokjin Jin : Ama bazen bakınca, (Evet) çocukların oturduklarını görüyorum.
  
  
 
최경은 : 아... 맞아요, 맞아요.
 
최경은 : 아... 맞아요, 맞아요.
<br>Kyeong-eun Choi : Ah… haklısın, haklısın.
+
<br>Kyeong-eun Choi : Ah… doğru, doğru.
  
  
 
진석진 : 근데 그럴 경우는 (네) 어머니가 (네) 같이 데리고 앉는 경우니까.
 
진석진 : 근데 그럴 경우는 (네) 어머니가 (네) 같이 데리고 앉는 경우니까.
<br>Seokjin Jin : Ama bu tür durumlarda (Yea) anneleri (Yea) onlarla birlikte oturuyor oluyor.
+
<br>Seokjin Jin : Ama böyle durumlarda (eve) anneleri (evet) ile birlikte oturuyor oluyor.
  
  
 
최경은 : 아, 정말 어린 아기들. (네, 네. 맞아요) 그렇죠?
 
최경은 : 아, 정말 어린 아기들. (네, 네. 맞아요) 그렇죠?
<br>Kyeong-eun Choi : Ah, gerçekten küçükler. (Yea, yea. öyle) değil mi?
+
<br>Kyeong-eun Choi : Ah, gerçekten küçük çocuklar. (Evet, evet. doğru) değil mi?
  
  
 
진석진 : 네. 그럴 때는 봐 줘야 되요.
 
진석진 : 네. 그럴 때는 봐 줘야 되요.
<br>Seokjin Jin : Yea. Aynı onları gördüğünde senin yer verdiğin durumlardaki gibi.
+
<br>Seokjin Jin : Evet. Böyle bir durumda müsaade etmek gerekir.
  
 
최경은 : 근데 저는 사실 정말 몸이 아플 때 (네) 노약자석에 앉고 싶은데, 사실 거기 노약자석에 앉아 있으면 제가 마음이 불편해요. 사람들이 제가 아픈지 알 수가 없잖아요. (맞아요, 맞아요) 그래서 아무리 아파도 꾹 참고 노약자석에는 안 앉아요.
 
최경은 : 근데 저는 사실 정말 몸이 아플 때 (네) 노약자석에 앉고 싶은데, 사실 거기 노약자석에 앉아 있으면 제가 마음이 불편해요. 사람들이 제가 아픈지 알 수가 없잖아요. (맞아요, 맞아요) 그래서 아무리 아파도 꾹 참고 노약자석에는 안 앉아요.
<br>Kyeong-eun Choi : Bazen çok yorgun olduğumda (Yea) bu koltuklara oturmak istiyorum, ama işin aslı otursam bile rahatsız olurum. İnsanlar rahatsız olduğumu bilmezler. (haklısın, haklısın) Bu yüzden ne kadar yorgun olursam olayım, kendime hakim olup ayakta durmaya çalışıyorum.
+
<br>Kyeong-eun Choi : Aslında ben gerçekten çok hasta olduğumda (Evet) engelli koltuğuna oturmak istiyorum, ama işin aslı engelli koltuğuna oturursam rahatsız hissederim. İnsanlar hasta olduğumu bilemezler ki. (doğru, doğru) Bu yüzden ne kadar hasta olursam olayım, kendimi tutup engelli koltuğuna oturmuyorum.
  
  
 
진석진 : 경은 씨. (네?) 다음에 아플 때 (네) 다른 사람이 봐도 아프다라고 알 수 있을 만큼 (네) 어디 다리가 부러지던가 (아... 네...) 그렇게 크게 다치세요.
 
진석진 : 경은 씨. (네?) 다음에 아플 때 (네) 다른 사람이 봐도 아프다라고 알 수 있을 만큼 (네) 어디 다리가 부러지던가 (아... 네...) 그렇게 크게 다치세요.
<br>Seokjin Jin : Kyeong-eun. (Efendim?) Bir dahaki sefere (evet) diğer insanlarında farkedebileceği kadar hasta olmalısın (evet) veya bacağın bir yerlerinden kırılmış olmalı.(Ah... yaa) yani ciddi bir sorunun olmalı.
+
<br>Seokjin Jin : Kyeong-eun. (Efendim?) Bir daha hasta olursan (evet) diğer insanların da farkedebileceği kadar (evet) artık bacağını mı kırarsın, (Ah... evet) işte öyle çok  rahatsızlanman gerek.
  
 
최경은 : 그런 일은 없는 게 좋겠죠?
 
최경은 : 그런 일은 없는 게 좋겠죠?
<br>Kyeong-eun Choi : O zaman hiç sorun yaşamamak daha iyi değilmi?
+
<br>Kyeong-eun Choi : Böyle bir şeyin olmaması daha iyi değil mi?
  
  
 
진석진 : 그럼요.
 
진석진 : 그럼요.
<br>Seokjin Jin : evet, haklısın.-
+
<br>Seokjin Jin : Tabii ki.
  
  
Line 224: Line 223:
  
 
진석진 : 아니요, 아니요, 아니에요.
 
진석진 : 아니요, 아니요, 아니에요.
<br>Seokjin Jin : hayır, hayır olmaz bu şekilde.
+
<br>Seokjin Jin : hayır, hayır, olmaz.
  
  
 
최경은 : 아, 아니에요? (네, 네) 근데 저도 사실은 석진 씨처럼 지하철에서는 절대 노약자석에 안 앉는데 (네) 버스에서는 사실 좀 사람들이 앉잖아요.
 
최경은 : 아, 아니에요? (네, 네) 근데 저도 사실은 석진 씨처럼 지하철에서는 절대 노약자석에 안 앉는데 (네) 버스에서는 사실 좀 사람들이 앉잖아요.
<br>Kyeong-eun Choi : Ah, olmaz mı? (evet, evet) Ama senin gibi, ben otobüslerde hiç o koltuklara oturmadım. (Yea) oturanlar var ama.
+
<br>Kyeong-eun Choi : Ah, olmaz mı? (evet, evet) Ama ben de aslında senin gibi metroda asla engelli koltuğuna oturmam (Evet) ama otobüste oturanlar oluyor bilirsin.
  
  
 
진석진 : 그럼요. 좀 앉죠.
 
진석진 : 그럼요. 좀 앉죠.
<br>Seokjin Jin : evet, biliyorum. Bazıları oturuyor.
+
<br>Seokjin Jin : Tabii. Bazen oluyor.
  
  
 
최경은 : 네, 네. 그런데 제가 예전에 (네) 버스를 탔다가 너무 피곤해서 노약자석에 앉았었어요. (음...) 근데 제가 일부러 잔 건 아닌데 (네) 잠이 들어 버린 거예요. (네, 네) 그리고 나서 눈을 떴는데 제 앞에 할머니가 (아...) 딱 서 있으신 거죠. (아... 맙소사)
 
최경은 : 네, 네. 그런데 제가 예전에 (네) 버스를 탔다가 너무 피곤해서 노약자석에 앉았었어요. (음...) 근데 제가 일부러 잔 건 아닌데 (네) 잠이 들어 버린 거예요. (네, 네) 그리고 나서 눈을 떴는데 제 앞에 할머니가 (아...) 딱 서 있으신 거죠. (아... 맙소사)
<br>Kyeong-eun Choi :evet, evet. Uzun zaman önce (Yea) O kadar yorgundum ki, otobüse bindim ve o koltuklara oturdum (Oh…) bilerek değil ama (Yea) ve uyuya kaldım. (Yea, yea) uyandığımda açtığımda, karşımda gözlerini bana dikmiş bakan bir teyze buldum. (Ah… Amam Allah'ım)
+
<br>Kyeong-eun Choi :evet, evet. Uzun zaman önce (Evet) otobüste giderken o kadar yorgundum ki engelli koltuğuna oturmuşum (Ya…) Ama bilerek uyumadım da (Evet) uyuya kalıverdim. (Evet, evet) Uyanıp gözümü bir açtım, önümde bir nine ayakta duruyordu. (Ah… Aman Allah'ım)
  
  
 
최경은 : 그래서 눈을 떴는데, 너무... 창피했어요, 사실은. 일부러 잔 게 아닌데도 (네) 왠지 모르게 (네) 빨리 비켜 드렸어야 됐는데 못 비켜 드렸으니까 (네. 맞아요, 맞아요) 창피해서 벌떡 일어났는데 버스가 덜컹 흔들리는 거예요. 그래서 저도 모르게 벌떡 일어났다가 (다시) 다시 딱 앉아 버렸어요. 그래서 제 얼굴이 정말 빨개져서 (네) 더 창피한 거죠. 그래서 벌떡 일어나서 도망갔던 기억이 있어요.
 
최경은 : 그래서 눈을 떴는데, 너무... 창피했어요, 사실은. 일부러 잔 게 아닌데도 (네) 왠지 모르게 (네) 빨리 비켜 드렸어야 됐는데 못 비켜 드렸으니까 (네. 맞아요, 맞아요) 창피해서 벌떡 일어났는데 버스가 덜컹 흔들리는 거예요. 그래서 저도 모르게 벌떡 일어났다가 (다시) 다시 딱 앉아 버렸어요. 그래서 제 얼굴이 정말 빨개져서 (네) 더 창피한 거죠. 그래서 벌떡 일어나서 도망갔던 기억이 있어요.
<br>Kyeong-eun Choi : Bu yüzden uyandığımda çok utandım, gerçekten çok. Bilirek uyumamıştım. (Yea) Neden bilmiyorum ama, hemen ona yer verme gerektiğini hissettim. Ama yer de veremedim. (Yea. yaaa.) Utanmıştım hemen oturduğum yerden kalktım, fakat o anda otobüs ani fren yaptı ve ben de refleks olarak kaltığım yere geri oturdum, sonra farkettin ne yaptığımı ve yüzüm daha da kızardı(yaa)daha da utandım. Sonuçta hemen otobüsten inip kaçtığımı hatırlıyorum.
+
<br>Kyeong-eun Choi : O yüzden gözümü açınca, çok... utandım, gerçekten. Bilerek uyumamıştım ama (evet) neden bilmiyorum, hemen ona yer vermem gerekiyordu ama verememiştim. (evet. doğru, doğru) O yüzden utanıp hemen kalktım, ama o anda otobüs ani fren yaptı. O yüzden ne olduğumu anlamadan birden kalkıp tekrar (tekrar) oturuverdim. O yüzden yüzüm gerçekten çok kızardı (evet) ve daha da utandım. O yüzden hemen kalkıp oradan kaçtığımı hatırlıyorum.
Neden bilmiyorum ama hemen yerimi ona vermem gererktiğini hissetmiştim.
+
  
  
 
진석진 : 아, 참... 버스에 탔을 때 (네) 정말 노약자 분들이 눈에 보이자마자 바로 양보할 때 (네) 그게 제일 좋은 거예요. (맞아요) 하지만 저 같은 경우에는 조금만 더 앉아 있다가 양보해 드려야지 (아...) 그런 생각을 하다가...
 
진석진 : 아, 참... 버스에 탔을 때 (네) 정말 노약자 분들이 눈에 보이자마자 바로 양보할 때 (네) 그게 제일 좋은 거예요. (맞아요) 하지만 저 같은 경우에는 조금만 더 앉아 있다가 양보해 드려야지 (아...) 그런 생각을 하다가...
<br>Seokjin Jin : Ah, o zaman… Otobüsteysek (Yea) engelli birini görür görmez yerini vermek en iyisi. (Yea) (haklısın) Evet ama eğer benim durumumdaysanız biraz daha oturup yer vermeniz daha doğru… (Ah…)
+
<br>Seokjin Jin : Ah, gerçeken de… Otobüse bindiğimiz zaman (evet) engelli birini görür görmez hemen yer vermek (evet) bu en iyisi. (doğru) Ama benim durumumda biraz daha oturup yer vermek.. (Ah...) böyle düşününce… (Ah…)
  
  
 
최경은 : 석진 씨 때문에 그래요. (맞아요) 사람들이, 일부러 자는 척을 하는 사람도 있기 때문에 혼나는 거예요. (네, 맞아요. 그러면 혼나요) 일부러 자는 척을 하지 않고 정말 잠들어도 혼나기 때문에. (네) 그러지 마세요, 석진 씨.
 
최경은 : 석진 씨 때문에 그래요. (맞아요) 사람들이, 일부러 자는 척을 하는 사람도 있기 때문에 혼나는 거예요. (네, 맞아요. 그러면 혼나요) 일부러 자는 척을 하지 않고 정말 잠들어도 혼나기 때문에. (네) 그러지 마세요, 석진 씨.
<br>Kyeong-eun Choi : Senin yüzünden Seokjin. (doğru) Çünkü insanlar uyuyormuş gibi yaptıkları için azarlanıyorlar. (evet, haklısın. bu yüzden azarlanıyorlar) bunlar yüzünden gerçekten uyuyakalanalarda bu azarlardan nasiplerini alıyorlar. (evet) Bu yüzden lütfen böyle yapma  Seokjin.
+
<br>Kyeong-eun Choi : Senin yüzünden Seokjin. (doğru) İnsanlar, uyuyormuş gibi yapanlar yüzünden azar işitiyorlar. (evet, doğru. o zaman azarlanıyorlar) Kasten uyuyormuş gibi yapmayıp gerçekten uyuyakalmış olsalar da azar işitiyorlar. (evet) Lütfen böyle yapma  Seokjin.
  
  
 
진석진 : 맞아요, 맞아요. 혹시 노약자석이나 (네) 아니면 그냥 일반석에 앉아 있더라도 (네) 노약자 분들이 보이면 바로 자리를 양보해 주는 게 좋습니다.
 
진석진 : 맞아요, 맞아요. 혹시 노약자석이나 (네) 아니면 그냥 일반석에 앉아 있더라도 (네) 노약자 분들이 보이면 바로 자리를 양보해 주는 게 좋습니다.
<br>Seokjin Jin : haklısın, haklısın. Bildiğiniz gibi ister engelli koltuğunda oturuyor olun  (Yea) ister normal bir koltukta,(Yea) engelli ya da yaşlı bir insan gördüğünüzde bu kişilere yerinizi verin.
+
<br>Seokjin Jin : Doğru, doğru. İster engelli koltuğunda oturuyor olun  (evet) ister normal bir koltukta, (evet) engelli kişileri görünce hemen yer vermek çok iyi olur.
  
  
 
최경은 : 네, 맞아요. 한국에서는 (네) 노약자석이 아니어도 (네) 그냥 앉아 있다가 할머니, 할아버지가 앞에 오시면 자리를 비켜 주는 게 예의죠. (네, 맞아요) 네. 그런데 (네) 여러분들의나라에서는 노약자석이 있는지 궁금해지는데요? 혹시 여러분들의 나라에서는 (네) 노약자석이 있는지 저희 TalkToMeInKorean.com으로 오셔서 코멘트 남겨주세요. (네) 그리고 노약자석이 있으면 자리를 비켜 주시는 지도 꼭 코멘트로 남겨 주세요.
 
최경은 : 네, 맞아요. 한국에서는 (네) 노약자석이 아니어도 (네) 그냥 앉아 있다가 할머니, 할아버지가 앞에 오시면 자리를 비켜 주는 게 예의죠. (네, 맞아요) 네. 그런데 (네) 여러분들의나라에서는 노약자석이 있는지 궁금해지는데요? 혹시 여러분들의 나라에서는 (네) 노약자석이 있는지 저희 TalkToMeInKorean.com으로 오셔서 코멘트 남겨주세요. (네) 그리고 노약자석이 있으면 자리를 비켜 주시는 지도 꼭 코멘트로 남겨 주세요.
<br>Kyeong-eun Choi :Evet, haklısın. Korede (Yea) engelli yerinde olmasanız bile (Yea) otururken, yaşlı bir amca binerse, ona yer vermek saygıdandır. (Yea. dpru) evet. (Yea)Peki arkadaşlar, sizin ülkenizde de bu tür koltukalar var mı merak ediyoruz? Eğer bir şekilde bu özel yerlerden varsa (Yea) sizin ülkenizde de, TalkToMeInKorea.com adresine tıklayın ve bize yorumlarınızı yazın. (Yea) Ve bu şekildeki yerler varsa sizlerin yer verip vermediğinizi de yazarsanız memnun oluruz.
+
<br>Kyeong-eun Choi :Evet, haklısın. Korede (evet) engelli yerinde olmasanız bile (evet) otururken, yaşlı bir dede önünüze gelirse ona yer vermek nezaket gereğidir. (evet. doğru) Evet. (evet) Sizlerin ülkesinde de engelli koltukları var mı merak ediyoruz. Sizin ülkenizde engelli koltuğu olup olmadığını bizim TalkToMeInKorea.com'a gelip yorum yazın. (evet) Ve engelli koltuğu varsa yer verip vermediğinizi de yorum olarak yazın lütfen.
  
  
 
진석진 : 네. 노약자 마크를 꼭 확인해 주세요.
 
진석진 : 네. 노약자 마크를 꼭 확인해 주세요.
<br>Seokjin Jin : Yea. Ayrıca bu yerler için özel işaretler olup olmadığını da belirtirseniz iyi olur.
+
<br>Seokjin Jin : Evet. (ç.n. oturmadan önce) Engelli işareti olup olmadığını mutlaka kontrol edin.
  
  
 
최경은 : 네. 들어 주셔서 감사합니다.
 
최경은 : 네. 들어 주셔서 감사합니다.
<br>Kyeong-eun Choi : Harika. Bizi dinlediğiniz için teşekkür ederiz.
+
<br>Kyeong-eun Choi : Evet. Bizi dinlediğiniz için teşekkür ederiz.
  
  
 
진석진 : 네. 지금까지 이야기였습니다.
 
진석진 : 네. 지금까지 이야기였습니다.
<br>Seokjin Jin : Evet. İlk konuşmamızda burada bitiyor.
+
<br>Seokjin Jin : Evet. Konuşmamız burada bitiyor.
  
  

Latest revision as of 13:11, 28 April 2011

최경은 : 안녕하세요. Talk To Me In Korean의 이야기 첫 번째 시간입니다. 안녕하세요. 최경은입니다.

Kyeong-eun Choi : Merhaba. Talk To Me In Korean'nın ilk 'iyagi'(konuşma)dersi. Merhaba. Ben Kyeong-eun Choi.


진석진 : 네, 안녕하세요. 진석진입니다.
Seokjin Jin : Merhaba, ben Seokjin Jin.


최경은 : 네, 석진 씨? (네) 오늘 우리 뭐에 대해서 이야기 할까요?
Kyeong-eun Choi : Evet, Seokjin? (Evet) Bugün ne hakkında konuşalım?


진석진 : 네. 오늘은 노약자석에 대해서 한번 얘기해 봐요.
Seokjin Jin : Evet. Bugün engelli koltuğu (ç.n. '노약자석' esasında yaşlı,hasta,vb koltuğu için kullanılan terimdir) hakkında konuşalım.


최경은 : 아... 노약자석.
Kyeong-eun Choi : Ah… Engelli koltuğu.


진석진 : 네. 경은 씨. (네) 오늘 출근 할 때 뭐 타고 오셨어요?
Seokjin Jin : Evet. Kyeong-eun. (Evet) bugün işe gelirken neye bindin?


최경은 : 저는 출근할 때 전철도 타고 버스도 타요.
Kyeong-eun Choi : İşe gelirken metro ve otobüse biniyorum.


진석진 : 네. 버스 안에 보면 (네) 왠지 좌석 색깔이 다르잖아요.
Seokjin Jin : Evet. Otobüslerin içine bakarsak (Evet)koltukların renkleri farklıdır bilirsin.


최경은 : 네. 그렇죠.
Kyeong-eun Choi : Evet. Öyledir.


진석진 : 버스 안에는 노약자를 위한 자리가 따로 있어요.
Seokjin Jin : Otobüslerde engelli vatandaşlar için ayrı koltuklar vardır.


최경은 : 네, 맞아요. 그러면 노약자가 뭔데요?
Kyeong-eun Choi : Evet, doğru. Peki “engelli” nedir?


진석진 : 노약자. 모르세요, 진짜?
Seokjin Jin : Engelli. Bilmiyor musun, gerçekten?


최경은 : 네. 모르겠는데요. (아... 정말...) 석진 씨가 설명해 주세요.
Kyeong-eun Choi : Evet, bilmiyorum. (Ah… sahiden…) Seokjin lütfen açıklar mısın?

진석진 : 네, 알겠습니다. 노약자. 이게 한자로 이루어진 말인데, (네) 제가 아주 쉽게 풀어드릴게요. (네) “노”자는 나이가 들었다는 뜻을 나타냅니다. (아...) 그리고 “약”자는 몸이 약하다는 뜻을 나타내요. (아...) “자”는 놈(놈?) 원래 “놈 자” 자인데 (네) 사람을 나타내죠.
Seokjin Jin : Evet, tamam. Engelli. Bu kelimenin aslı Hanja'dan gelmektedir, (Evet) Basitçe açıklayayım. (Tamam). “노” kelimesinin anlamı yaşlı. (Ah…). “약” kelimesi güçsüzlük . (Ah…). “자”, kişi[놈] (kişi?[놈?]) Aslında “놈 자” bir kelime grubu. İnsan anlamına gelen.


최경은 : 아... 그러면 나이 들고 (네) 약한 사람을 말하는 건가요?
Kyeong-eun Choi : Yani, o zaman yaşlı (evet) ve güçsüz insan anlamına mı geliyor?


진석진 : 그렇죠. (그러면) 나이가 들었거나 몸이 약한 사람.
Seokjin Jin : Evet doğru. (yani) yaşlı veya bedenen güçsüz insan.


최경은 : 임산부들은요?
Kyeong-eun Choi : Peki ya hamile bayanlar?


진석진 : 임산부도 뱃속에 아기가 있으니까 몸이 무겁잖아요.
Seokjin Jin : Hamile bayanlar da karnında çocuk olduğundan bedenleri ağırdır bilirsin.


최경은 : 아... 뱃속에 아기가 있는 임신한 사람을 ‘임산부’라고 말하죠? (그렇죠) 임산부도 ‘노약자’에 들어가네요? Kyeong-eun Choi : Ah… Yani karnında çocuk taşıyan hamile bayana “hamile (ç.n. "임산부" kelimesini kastediyor)” diyoruz? (evet doğru) Hamile bayanlarda engelli grubuna giriyor.


진석진 : 맞아요, 맞아요. (아...) 그런 노약자들이 앉는 자리를 ‘노약자석’이라고 합니다.
Seokjin Jin : Doğru, doğru. (Ah…) Böyle engellilerin oturduğu koltuklara engelli koltuğu deniyor.


최경은 : 아... 근데 석진 씨, (네) 버스에만 있는 게 아니라 전철에도 있잖아요.
Kyeong-eun Choi : Ah… Fakat Seokjin, (Evet) sadece otobüste değil, metroda da var ya.


진석진 : 전철에도 있죠.
Seokjin Jin : Metroda da var tabii.


최경은 : 그렇죠. 전철이랑 버스에 ‘노약자석’이 있죠?
Kyeong-eun Choi : Doğru. metro ve otobüslerde Engelli koltukları var, değil mi?

진석진 : 네. 대한민국 사람들 중에 지하철을 타 본 사람은 다 아실 거예요.
Seokjin Jin : Evet. Kore'de metroyu kullanmış olan herkes bunu bilir herhalde.


최경은 : 네, 맞아요. 석진 씨는 노약자석에 자주 앉아 봤어요?
Kyeong-eun Choi : Evet, doğru. Seokjin, sen engelli koltuğuna çok oturdun mu?


진석진 : 네, 버스는 자주 앉아 봤는데 지하철에서는 못 앉겠더라고요.
Seokjin Jin : Evet, otobüste sık sık oturdum, ama farkettim ki metroda oturamıyorsun.

최경은 : 왜요? Kyeong-eun Choi : Neden?


진석진 : 아... 너무 눈치가 보여요.
Seokjin Jin : Ah… Çok dikkat çekiyor.


최경은 : 눈치가 보여요? (네) 아... 그래요?
Kyeong-eun Choi : Dikkat mı çekiyor? (Evet) Ah… öyle mi?


진석진 : 사람들이 많이 쳐다봐서 (아...) 부끄러울 것 같아요. 저는 아직 안 앉아 봐서 모르겠는데...
Seokjin Jin : İnsanlar dik dik bakıyorlar, o yüzden utanırım gibi geliyor. Gerçi daha hiç oturmadığımdan bilemeyeceğim...


최경은 : 근데 진짜 신기한 게 (네) 전철에 아무리 사람이 많아도 (네) 노약자석은 항상 비어 있잖아요.
Kyeong-eun Choi : Ama gerçekten ilginç olan bir şey de (evet) metro ne kadar kalabalık olursa olsun (evet) engelli koltukları daima boş olur ya.


진석진 : 음... 비어 있거나 아니면 정말 노약자 분들이 앉아 있죠.
Seokjin Jin : Hm… Ya boştur ya da gerçekten engelli birileri oturuyordur.


최경은 : 주로 할머니, (그렇죠) 할아버지들이 앉아 계시죠? (네) 사실 저도 예전에 강남으로 출근을 한 적이 있었는데요. (네) 보통 2호선을 타면 강남으로 가잖아요.
Kyeong-eun Choi : Çoğunlukla nineler, (doğru) dedeler oturur değil mi? (Evet) Aslında, uzun zaman önce, iş için Gangnam'a gidiyordum. (Evet) genellikle Hat 2'ye binip, Gangnam'a gidilir ya.


진석진 : 아……. 그 ‘지옥철’이라고 불리는 2호선이군요.
Seokjin Jin : Ah. Şu ‘cehennem hattı’ denilen Hat 2 demek.


최경은 : 그렇죠. 왜 ‘지옥철’이라고 하죠?
Kyeong-eun Choi : Evet. Neden cehennem hattı deniyor?


진석진 : 사람이 너무 많죠. 출근 시간 때는.
Seokjin Jin : Çok kalabalık oluyor. İş saatlerinde.


최경은 : 네. 사람이 너무 많은 지하철. (네) ‘지옥 같은 지하철’이라고 해서 (네, 너무 불편해요) 네, ‘지옥철’이라고 해요. (네) 출근 시간에는 정말 너무 사람이 많아서 제 발이 좀 떠 있는 듯 한 기분이 들 때도 있어요.
Kyeong-eun Choi :Evet, çok kalabalık bir hat. (Evet) 'cehennem gibi bir hat' denildiğinden (Evet, çok rahatsız) evet, 'cehennem hattı' diyorlar. (Evet) İş saatlerinde gerçekten o kadar kalabalık oluyor ki bazen ayaklarım havada süzülüyor gibi hissediyorum.


진석진 : 발이 떠 있어요?
Seokjin Jin : Süzüldüğünü mü?


최경은 : 네. 사람이 너무 많아서 (네) 서 있는 채로 잘 수도 있어요.
Kyeong-eun Choi : Evet. Çok kalabalık olduğundan (evet) ayakta dikilirken bile uyuklayabiliyorsun.


진석진 : 아... 너무 이제 (네) 사람들이 너무 많으니까.
Seokjin Jin : Ah… artık çok fazla (evet), kalabalık olduğundan.


최경은 : 네. 꽉 차 있기 때문에 (네) 그런 지옥철에서도 노약자석에는 젊은 사람들은 안 앉죠?
Kyeong-eun Choi :Evet. Ağzına kadar dolu diye (evet) o cehennem hattında gençler (ç.n. engelli koltuklarına) oturmaz değil mi?


진석진 : 네. 앉으면 안 돼요.
Seokjin Jin : Evet, oturmaları doğru olmaz.


최경은 : 앉으면 어떻게 돼요?
Kyeong-eun Choi : Otururlarsa ne olur?


진석진 : 혼나요.
Seokjin Jin : Azar işitirler.


최경은 : 혼나요? (네) 그러면 석진 씨는 안 혼나면 노약자석에 앉을 거예요?
Kyeong-eun Choi : Azarlanırlar mı? (evet) Peki Seokjin, azarlanmasan engelli koltuğuna oturur musun?


진석진 : 음... 사람들이 없으면 앉을 수도 있겠죠. 저는 착한 사람이니까, 네, 사람들이 없어도 노약자석은 안 앉아요.
Seokjin Jin : Hm… Kimse yoksa oturabilirim sanırım. Ama ben iyi bir insan olduğum için, evet, kimse olmasa bile engelli koltuğuna oturmam.


최경은 : 아, 그래요?
Kyeong-eun Choi : Ah, öyle mi?


진석진 : 하지만 가끔 보면, (네) 어린 애들이 앉는 경우도 있어요.
Seokjin Jin : Ama bazen bakınca, (Evet) çocukların oturduklarını görüyorum.


최경은 : 아... 맞아요, 맞아요.
Kyeong-eun Choi : Ah… doğru, doğru.


진석진 : 근데 그럴 경우는 (네) 어머니가 (네) 같이 데리고 앉는 경우니까.
Seokjin Jin : Ama böyle durumlarda (eve) anneleri (evet) ile birlikte oturuyor oluyor.


최경은 : 아, 정말 어린 아기들. (네, 네. 맞아요) 그렇죠?
Kyeong-eun Choi : Ah, gerçekten küçük çocuklar. (Evet, evet. doğru) değil mi?


진석진 : 네. 그럴 때는 봐 줘야 되요.
Seokjin Jin : Evet. Böyle bir durumda müsaade etmek gerekir.

최경은 : 근데 저는 사실 정말 몸이 아플 때 (네) 노약자석에 앉고 싶은데, 사실 거기 노약자석에 앉아 있으면 제가 마음이 불편해요. 사람들이 제가 아픈지 알 수가 없잖아요. (맞아요, 맞아요) 그래서 아무리 아파도 꾹 참고 노약자석에는 안 앉아요.
Kyeong-eun Choi : Aslında ben gerçekten çok hasta olduğumda (Evet) engelli koltuğuna oturmak istiyorum, ama işin aslı engelli koltuğuna oturursam rahatsız hissederim. İnsanlar hasta olduğumu bilemezler ki. (doğru, doğru) Bu yüzden ne kadar hasta olursam olayım, kendimi tutup engelli koltuğuna oturmuyorum.


진석진 : 경은 씨. (네?) 다음에 아플 때 (네) 다른 사람이 봐도 아프다라고 알 수 있을 만큼 (네) 어디 다리가 부러지던가 (아... 네...) 그렇게 크게 다치세요.
Seokjin Jin : Kyeong-eun. (Efendim?) Bir daha hasta olursan (evet) diğer insanların da farkedebileceği kadar (evet) artık bacağını mı kırarsın, (Ah... evet) işte öyle çok rahatsızlanman gerek.

최경은 : 그런 일은 없는 게 좋겠죠?
Kyeong-eun Choi : Böyle bir şeyin olmaması daha iyi değil mi?


진석진 : 그럼요.
Seokjin Jin : Tabii ki.


최경은 : 저 다치라고 하는 거 아니죠?
Kyeong-eun Choi : Hastayım desem olmaz mı?


진석진 : 아니요, 아니요, 아니에요.
Seokjin Jin : hayır, hayır, olmaz.


최경은 : 아, 아니에요? (네, 네) 근데 저도 사실은 석진 씨처럼 지하철에서는 절대 노약자석에 안 앉는데 (네) 버스에서는 사실 좀 사람들이 앉잖아요.
Kyeong-eun Choi : Ah, olmaz mı? (evet, evet) Ama ben de aslında senin gibi metroda asla engelli koltuğuna oturmam (Evet) ama otobüste oturanlar oluyor bilirsin.


진석진 : 그럼요. 좀 앉죠.
Seokjin Jin : Tabii. Bazen oluyor.


최경은 : 네, 네. 그런데 제가 예전에 (네) 버스를 탔다가 너무 피곤해서 노약자석에 앉았었어요. (음...) 근데 제가 일부러 잔 건 아닌데 (네) 잠이 들어 버린 거예요. (네, 네) 그리고 나서 눈을 떴는데 제 앞에 할머니가 (아...) 딱 서 있으신 거죠. (아... 맙소사)
Kyeong-eun Choi :evet, evet. Uzun zaman önce (Evet) otobüste giderken o kadar yorgundum ki engelli koltuğuna oturmuşum (Ya…) Ama bilerek uyumadım da (Evet) uyuya kalıverdim. (Evet, evet) Uyanıp gözümü bir açtım, önümde bir nine ayakta duruyordu. (Ah… Aman Allah'ım)


최경은 : 그래서 눈을 떴는데, 너무... 창피했어요, 사실은. 일부러 잔 게 아닌데도 (네) 왠지 모르게 (네) 빨리 비켜 드렸어야 됐는데 못 비켜 드렸으니까 (네. 맞아요, 맞아요) 창피해서 벌떡 일어났는데 버스가 덜컹 흔들리는 거예요. 그래서 저도 모르게 벌떡 일어났다가 (다시) 다시 딱 앉아 버렸어요. 그래서 제 얼굴이 정말 빨개져서 (네) 더 창피한 거죠. 그래서 벌떡 일어나서 도망갔던 기억이 있어요.
Kyeong-eun Choi : O yüzden gözümü açınca, çok... utandım, gerçekten. Bilerek uyumamıştım ama (evet) neden bilmiyorum, hemen ona yer vermem gerekiyordu ama verememiştim. (evet. doğru, doğru) O yüzden utanıp hemen kalktım, ama o anda otobüs ani fren yaptı. O yüzden ne olduğumu anlamadan birden kalkıp tekrar (tekrar) oturuverdim. O yüzden yüzüm gerçekten çok kızardı (evet) ve daha da utandım. O yüzden hemen kalkıp oradan kaçtığımı hatırlıyorum.


진석진 : 아, 참... 버스에 탔을 때 (네) 정말 노약자 분들이 눈에 보이자마자 바로 양보할 때 (네) 그게 제일 좋은 거예요. (맞아요) 하지만 저 같은 경우에는 조금만 더 앉아 있다가 양보해 드려야지 (아...) 그런 생각을 하다가...
Seokjin Jin : Ah, gerçeken de… Otobüse bindiğimiz zaman (evet) engelli birini görür görmez hemen yer vermek (evet) bu en iyisi. (doğru) Ama benim durumumda biraz daha oturup yer vermek.. (Ah...) böyle düşününce… (Ah…)


최경은 : 석진 씨 때문에 그래요. (맞아요) 사람들이, 일부러 자는 척을 하는 사람도 있기 때문에 혼나는 거예요. (네, 맞아요. 그러면 혼나요) 일부러 자는 척을 하지 않고 정말 잠들어도 혼나기 때문에. (네) 그러지 마세요, 석진 씨.
Kyeong-eun Choi : Senin yüzünden Seokjin. (doğru) İnsanlar, uyuyormuş gibi yapanlar yüzünden azar işitiyorlar. (evet, doğru. o zaman azarlanıyorlar) Kasten uyuyormuş gibi yapmayıp gerçekten uyuyakalmış olsalar da azar işitiyorlar. (evet) Lütfen böyle yapma Seokjin.


진석진 : 맞아요, 맞아요. 혹시 노약자석이나 (네) 아니면 그냥 일반석에 앉아 있더라도 (네) 노약자 분들이 보이면 바로 자리를 양보해 주는 게 좋습니다.
Seokjin Jin : Doğru, doğru. İster engelli koltuğunda oturuyor olun (evet) ister normal bir koltukta, (evet) engelli kişileri görünce hemen yer vermek çok iyi olur.


최경은 : 네, 맞아요. 한국에서는 (네) 노약자석이 아니어도 (네) 그냥 앉아 있다가 할머니, 할아버지가 앞에 오시면 자리를 비켜 주는 게 예의죠. (네, 맞아요) 네. 그런데 (네) 여러분들의나라에서는 노약자석이 있는지 궁금해지는데요? 혹시 여러분들의 나라에서는 (네) 노약자석이 있는지 저희 TalkToMeInKorean.com으로 오셔서 코멘트 남겨주세요. (네) 그리고 노약자석이 있으면 자리를 비켜 주시는 지도 꼭 코멘트로 남겨 주세요.
Kyeong-eun Choi :Evet, haklısın. Korede (evet) engelli yerinde olmasanız bile (evet) otururken, yaşlı bir dede önünüze gelirse ona yer vermek nezaket gereğidir. (evet. doğru) Evet. (evet) Sizlerin ülkesinde de engelli koltukları var mı merak ediyoruz. Sizin ülkenizde engelli koltuğu olup olmadığını bizim TalkToMeInKorea.com'a gelip yorum yazın. (evet) Ve engelli koltuğu varsa yer verip vermediğinizi de yorum olarak yazın lütfen.


진석진 : 네. 노약자 마크를 꼭 확인해 주세요.
Seokjin Jin : Evet. (ç.n. oturmadan önce) Engelli işareti olup olmadığını mutlaka kontrol edin.


최경은 : 네. 들어 주셔서 감사합니다.
Kyeong-eun Choi : Evet. Bizi dinlediğiniz için teşekkür ederiz.


진석진 : 네. 지금까지 이야기였습니다.
Seokjin Jin : Evet. Konuşmamız burada bitiyor.


최경은 : 안녕히 계세요.
Kyeong-eun Choi : Hoşçakalın.


진석진 : 안녕히 계세요.
Seokjin Jin : Hoşçakalın.



TTMIK.png
Bu PDF TalkToMeInKorean.com adresinde yer alan MP3 audio dersler ışığında hazırlanmıştır. Korece öğrenimini yaygınlaştırmak amacı ile ücretsiz olarak paylaşımı açıktır. Soru ve görüşleriniz için TalkToMeInKorean.com adresini ziyaret ediniz.



Bu çeviri hizmeti TalkToMeInKorean.com ve KoreanWikiProject.com ortak projesidir.